Moda Haber Sitesi

Haber Takip Merkezi – Güncel ve Tarafsız Haber Sitesi – Ülkenin Nabzını Tutan Site

Avrupa İmamoğlu’nun arkasında neden durmuyor?

Aslında ‘Batı’ durmuyor. Yani ABD de uzak duruyor. ‘Karışmadığını’ da söyledi, gazetecilere, ‘konuyla ilgili her gelişmeyi ikide bir getirip sormayın’ mealinde dahi konuştu. Avrupa’yı başlığa çekmemin sebebi, ana muhalefet partisinin AB ile ilişkisinin siyasi düşünce ve politika inşasında, pratiğinde öncelikli olmasıdır… Türkiye’nin başta ana, sonra genel muhalefetinin ülkelerini ve dünyayı kavraması/kapasitesi en kibar ifadeyle eskiye ait. Politika yapma, kurma ve yürütme modelleri de, o dönemin

“`html

Aslında ‘Batı’ duraklamış değil. Yani ABD de kenarda kalmıyor. ‘Hiçbir şekilde müdahale etmediğini’ ifade ederken, gazetecilere de ‘konuyla ilgili her seferinde soru sormayın’ mealinde bir tavır sergiledi. Avrupa’yı ön plana çıkarmamın nedeni, ana muhalefet partisinin AB ile kurduğu ilişkinin siyasi düşünce ve politika geliştirme süreçlerinde merkezi bir yere sahip olmasıdır…

Türkiye’nin ana ve genel muhalefetinin, hem ulusal hem de uluslararası konuları anlama kapasitesi, ne yazık ki geçmişe dayanıyor. Siyasi yapılarının kurulumunda ve uygulanmasında da, o dönemin “alışkanlıklarına” bağlı kalıyorlar.

Alternatif düşünce biçimlerine ve farklı ideolojilere yönelik en küçük bir esneklik tanımıyorlar. Bu durum, aynı zamanda köhnemiş bir sistemin tanımıdır…

Peki, bu analizlerin İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla nasıl bir bağlantısı var?..

Ya da, kafa karışıklığını artırmak pahasına şöyle soralım; ABD’nin ‘Amerika’nın Sesi’ni kestiği bir dönemde, İmamoğlu’nun politikasının veya yalnızca iktidara karşı olan nefretin ayakta tuttuğu muhalefetin

tarihi

açısından

tasfiye edilmesi mümkün mü?

***

“Terörsüz Türkiye” inisiyatifinin bir yönü, içeride var olan terörizmin bölgeden tamamen temizlenmesidir. Diğer yönü ise, “doğal olarak”, yani bu politikanın ana hedefi olarak değil de,

doğrudan sonuçlarından

birisi olarak, örgüt altında baskı gören siyasi yapının “özgürleştirilmesi”, yerleşik bir ifade ile, ‘Türkiye partisine dönüşmesi’dir…

Bu ‘özgürlük alanı’; siyasi yaşamda zaten dar olan alanı korumak ve genişletmek amacıyla başka partilere “gizlice” destek vererek gücü elde etme, kendini yönetime dolaylı yoldan katarak var olma gereğinden kurtaracaktır. Daha büyük partilerin etkisi altında kalma durumundan da kurtulacaktır…

Tam tersine, kendi duruş ve politikalarıyla oy oranlarını bir gram bile artırmayan, ülkeye faydalı bir şey sunmayan, görünen o ki, umursamayan tükenmiş partilerin, halkın büyük kesimini rahatsız eden, gizli “ittifak” stratejileri ile iktidar arayışına girmemesi için de tarihsel bir arınma yaşaması gerektiği açıkça ortadadır…

Hepsi,

örgütün Türkiye ve bölgeden ortadan kaldırılmasının doğrudan sonuçlarıdır…

***

Bu noktada, şimdiye kadar dışarıdan gelen destek ne olacak?

Türkiye ve çevresindeki örgüte sağlanan, herkes tarafından bilinen dış yardımın amacı bu ülkenin güçlü bir şekilde ayakta kalmasını engellemek olsa da, siyasi sonuçları aynı yolda, örgüt-parti-büyük parti bağlantısı üzerinden belirsiz fakat somut bir tehlikeyi içeri sokmaktadır. ‘Kayyum’ meselesinin önemli bir boyutu bu değil midir?

Eğer

, örneğin ABD’nin PKK/YPG’ye verdiği destek günümüzde eski kıvamında değil

ise

, bu durum, o ülkelerin “bugünkü” menfaatlerine uygunsa ne olacak? Yeni durumun, eski ve geçerliliğini yitirmiş politika yapma alışkanlıklarına etkisi ne şekilde olacaktır?

İktidara ulaşmak için her yolu deneyen, bu uğurda her türlü bileşeni bünyesine kabul eden, yine de “iktidar için büyük para gereklidir” ilkesiyle hareket eden siyasete çarpmaması mümkün mü?

***

CHP dış destek için bugüne kadar ‘Avrupa Birliği’nde/ülkelerinde aradı ve bunu buldu da. Yeniden belirtelim, ABD’yi dışlamış olduğundan değil, Avrupa kendini öyle konumlandırdığı ve bu doğrultuda görev üstlendiği için. CHP, rotasını o yönde sabitlemiş, on yıllık birikimlerin oluşturduğu alışkanlıkların ve eski modellerin etkisi altında kalmıştır…

Güzel ama AB hâlâ burada mı? Yerinde mi duruyor? AB/İngiltere, Türkiye’ye baktığında hâlâ CHP’yi ve politikalarını mı görmekte yoksa farklı bir gerçeklik, reel-politik mi?

Türkiye’nin dinamikleri değişmiş, hatta çoktan değişti; ABD’nin Biden yönetiminin “muhalefetle işbirliği yapacağız” düşüncesi terk edilmiş, AB, AB olmaktan çıkmış, Türkiye muhalefetini desteklemek veya iktidarını değiştirmek bir yana, “yeni dünya düzeninde” geçerli figürlerden olmak bir tarafa, “kendi iktidarlarının bile” sonuna yaklaştığının bilincinde olan belirsiz bir bloka dönüşmüştür. Ekonomik güç merkezi olan çekiciliği sona ermiş ve ikinci büyük savaşın gerekliliği olan “ekonomiyi savunma sanayisine समर्थनlamak” ve “silahlı Avrupa” projelerine dönüşmüştür. En büyük ‘mentoru’ ABD tarafından dışlanmış ve terk edilme krizi ile başa çıkmaya çalışmaktadır. Avrupa, bu noktada İmamoğlu veya CHP’nin yanında duracak mı?

Bu küresel gerçekler ışığında, bu durumu anlamadan mevcut yasal süreçten bağımsız olarak bu konjonktürü göz ardı ederek, “ben Cumhurbaşkanı olacağım” şeklinde bir çıkış yaparsanız sonuç ne olabilir?

***

‘Kavrayamama’ durumu, ‘yol tutma’ ile doğrudan ilişkilidir. Mevsimlere göre lastiklerinizi değiştirmezseniz patinaj yapmaya başlarsınız. Sonunda kayarsınız. Eski alışkanlıklarınıza sıkı sıkıya bağlı kalmanız, daha fazla çıkmaza girmenize neden olur. ‘Son’ böyle gelir…

İmamoğlu ve destekçileri, başlarına gelenleri, günlük siyasetin basit oyunlarıyla açıklamaya çalışıyorlar. Tribündeki küçük bir kesimden anlık karşılık bulabilirsiniz ama Türkiye’nin yönetimine talip olmak ve “geleceğine yön vermek” gibi bir iddia ile karşılık veremezsiniz.

“Kent uzlaşısı” denilen şeyin “küresel uzlaşı” ve Türkiye’nin bu süreçteki rolü ile baş etmesi mümkün olabilir mi?

Ankara’nın ta “Esad’la yeniden kucaklaşalım” önerisinden bu yana yaşanan süreç, adım adım gözden geçirilmeli. Avrupa veya genel olarak Batı’dan gelecek her türlü hukuki sürece yönelik gözyaşları, AB komisyonları veya raporlarında, “Türkiye de biraz abarttı ama” anlayışında duyulacak

kötü niyetli duygularda,

olacaktır. Ancak bu derslerden ciddi sonuç alınmadığı da ortada…

“`